gebelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gebelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KOROİD PLEKSUS KİSTİ (BEBEĞİN BEYNİNDE KİST)


Son yıllarda gelişen ultrason teknolojisi ve artan bilgi birikimi, anne karnında bebeği daha iyi muayene etmemize olanak vermiştir. Bu anne ve bebek sağlığı açısından birçok fayda sağlamıştır. Ama bunun yanı sıra, bazı gebelere de gereksiz yere stresli zamanlar yaşatmıştır. Biz bebekleri, ultrasonla muayene ederken bazı bulgular görürüz. Bebeğin kalbinde parlak nokta, göbek kordonunda damar eksikliği veya koroid pleksus kisti gibi. Normal gebeliklerde de görülebilen, ancak problemli bebeklerde daha fazla görülen bu bulgular, bir hastalık, sakatlık değil normalde de görülebilen bulgulardır ve sadece bebeğin biraz daha ayrıntılı muayene edilmesini gerektirir.
Koroid pleksus nedir?
Beynin hem sol hem de sağ tarafında bulunan ve beyin-omurilik sıvını üreten bez yapısına koroid pleksus denir. Bu sıvı beyin ve omuriliği dış ortamdan korur ve yaralanmalarını önler. Koroid pleksus gebeliğin ilk 3 ayından itibaren ultrasonda oldukça net görülür ve beyin bu bezin etrafında gelişir.
Koroid Pleksus Kisti Nedir?
Koroid pleksus kisti, beyindeki koroid pleksus içinde oluşan, sıvı dolu bir kesedir. Bazı bebeklerde, anne karnında koroid pleksus kisti bulunur ve genellikle gebeliğin 4-5 veya 6. aylarında ultrasonda görünür. Bu kist gebeliklerin yaklaşık yüzde 1-2'sinde görülür. Genellikle herhangi bir problem yaratmaz ve doğumdan önce kendi kendiliğinden düzelir. Bu kistler erkek ve kız bebeklerde eşit oranda görülür.
Koroid pleksus kisti neden oluşur?
Koroid pleksus kistlerinin nedeni tam olarak bilinmez. Ancak bilinen şudur, ürettiği sıvı, bezin içinde bir miktar birikince bu kistler oluşur. Bu kistler, çeşitli boyutlarda, bir veya birkaç tane olabilir.
Koroid pleksusu kisti bebeği nasıl etkiler?
Koroid pleksus, beynin sinir sistemi ile ilgili değildir. Yani düşünme ya da akıl yürütme veya hareket etme ile ilgili bir alan değildir. Bebeğin zekası üzerinde etkisi yoktur. Otizm gibi herhangi bir durumla ilgisi yoktur. Tek başına başına görüldüğünde, diğer tüm sistemler normal ise bir probleme yol açmaz. Entelektüel bozukluk veya sakatlık yapmaz.
Koroid pleksus kisti hangi açıdan önemlidir?
Bu kist trizomi 18 denilen bir genetik hastalıkta daha sık görülür. Bu hastalık oldukça ağır bir tablodur ve bebeğin diğer organlarında da büyük problemler vardır. Bu nedenle, bu bebekler ya anne karnında ya da doğumdan sonra kaybedilir. Çok az bir kısmı, sadece %5’i bir yaşını tamamlar ve ağır sakatlıkları vardır. Bu bebeklerin kalplerinde, ellerinde ve diğer organlarında ciddi sakatlıklar vardır. Bu hastalık 3000 doğumda bir görülür. Trizomi 18'li birçok fetusta da koroid kisti bulunurken, koroid pleksus kisti olanların sadece çok küçük bir yüzdesinde trizomi 18 bulunur. Anlaşıldığı üzere, Trizomi 18'li bir bebekte, koroid pleksus kisti bulgusu dışında birçok sakatlık ultrasonda görülür.
Koroid pleksus kisti görüldüğünde ne yapılır?
Koroid pleksus kisti görüldüğünde, bebeğin ultrasonda ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerekir. Bu incelemede, bebeğin kalbine, ellerine ve diğer organlarına ayrıntılı olarak bakılır. Burada amaç, yukarıda bahsedilen sakatlıkları araştırmak veya koroid pleksus kisti gibi ek bir bulgu olup olmadığına bakmaktır. Şayet riski yükselten ek bulgular veya sakatlıklar görülürse, amnitosentez denilen, anne karnından iğneyle girilip, bebekten su alma işlemi gebeye önerilebilir. Burada amaç bebeğin genetik yapısını öğrenmektir. Çünkü bebeğin genetik olarak sağlam olduğunu gösterecek kesin test amniyosentezdir. Şayet ultrasonda ek bir bulgu veya sakatlık görülmez ise ve daha önce tarama testlerinde risk düşük çıkmış ise, ekstra bir şey yapılmaz ve bu kistten korkmaya artık gerek yoktur.
Koroid pleksus kisti için tedavi nedir?
Bu kist herhangi bir tedavi gerektirmez, çünkü büyük çoğunluğu 26 haftaya kadar kendiliğinden kaybolur. Çok nadiren koroid pleksus kisti doğum sonrası 6 aya kadar devam edebilir. Ancak bu durum bebekte hiçbir probleme yol açmaz ve bebekler normal gelişir.

AMNİYOTİK BANT SENDROMU


Amniyotik Bant Sendromu nedir?

Sebebi tam olarak bilinmemekle beraber, gebelikte bebeğin içinde bulunduğu amniyon kesesine ait zarın, çok erken dönemde bazı yerlerden yırtılması sonucu, serbest kalan parçaların, ipliksi şekilde uzanıp, bebeğin çeşitli organlarını sarması sonucu oluştuğuna inanılmaktadır.

Amniyotik Bant Sendromu ne sıklıkta görülür?

Yaklaşık 10 bin doğumda bir görülmektedir. Ancak erken dönemde yaşanan gebelik kayıpları da göz önüne alındığında 1200 gebelikte bir görüldüğü düşünülmektedir.

Amniyotik Bant Sendromunun bebeğe etkisi nedir?

Bebeğin kaç ipliksi yapıyla sarıldığı ve hangi organların sarıldığı, sendromun ağırlığını belirler.  Bant yapıştığı organın etrafını sararak kan dolaşımını bozar ve organ kaybına yol açar. Genelde kol, bacak ve parmakları sararak, sardığı kısmın altında, uzuv (parmak, el, kol, ayak vb) kaybına yol açar. En hafif olgularda parmak kayıplarına veya yapışıklığına yol açarken, ciddi olgularda bebeğin anne karnında kaybedilmesine yol açabilir. Örneğin, bant bebeğin boynuna dolanırsa bebek anne karnında kaybedilir.

Amniyotik Bant Sendromu neden oluşur?

Tam sebebi bilinmemektedir.

Amniyotik Bant Sendromu tekrarlar mı?

Amniyotik Bant Sendromunda, genetik bir temel ve belli bir risk faktörü yoktur. Bu nedenle bir sonraki gebelikte tekrarlama sıklığında artış olmaz. O nedenle Amniyotik Bant Sendromu teşhisi alan gebelerin sonraki gebelikler için endişelenmesine gerek yoktur.

Amniyotik Bant Sendromu nasıl teşhis edilir?

Amniyotik bant sendromu teşhisi, ultrason muayenesi ile konulur.

Amniyotik Bant Sendromu hangi durumlarla karışır?

Rahim içindeki mevcut yapışıklıklar veya rahminde perde gibi şekil bozuklukları, tecrübeli olmayan ellerde Amniyotik Bant Sendromu ile karıştırılabilir. Yapışıklıkta yoğun kan akımı olmasına rağmen, amniyotik bantta kan akımı olmaması ile ayırıcı tanı konur. Yapışıklıklar ve rahim şekil bozuklukları bebekte bozukluğa yol açmazken, düşük, erken doğum ve benzeri başka gebelik sıkıntılarına yol açabilir.

Amniyotik Bant Sendromunun tedavisi?

Amniyotik Bant Sendromunun maalesef tedavisi yoktur. Bebeğin etkilenme derecesi ağır ise, ailenin tercihi doğrultusunda, gebeliğin sonlandırılmasına karar verilebilir. Bu nedenle ultrasonda erken teşhis önemlidir.

GEBELİKTE GRİP AŞISI

Grip ölümle bile sonlanabilecek ciddi bir rahatsızlıktır ve özellikle kış aylarında salgınlara yol açar. Grip genç, sağlıklı bireylerde ciddi sağlık problemlerine yol açmazken, yaşlılarda, bebeklerde, gebelerde ise durum biraz daha farklıdır ve grip ağır sonuçlara yol açabilmektedir.
Gripten korunmanın en etkili yolu grip aşısıdır. Grip aşısı yaklaşık %70-90 oranında güvenli ve etkili bir şekilde koruma sağlar. Grip aşısı tavuk yumurtasından elde edilir ve inaktif bir aşıdır. Yani canlı virüs içermez ve yapıldıktan yaklaşık 2 hafta sonra bağışıklık sağlar.
Özellikle gebeliğinin son aylarında gribe yakalanan gebeler, vücutta gebelik nedeniyle meydana gelen doğal gelişimler nedeniyle, (bağışıklık sistemi değşikliği, kalp ve ciğerlerin yükünün artması vb.) hastalığı genelde şiddetli geçirmekte ve bazen gebenin hastaneye yatması bile gerekmektedir. Çok nadiren grip, gebe ölümlerine bile yol açmaktadır. Gebelikte geçirilen ağır grip maalesef anne karnındaki bebeği de olumsuz etkileyebilir ve en sık görülen problem ise erken doğumdur.
Tüm bu nedenlerle, grip aşısı özellikle gebeliğinin son 6 ayı grip mevsimine denk gelecek gebeler başta olmak üzere, tüm gebelere önerilir. Birçok bilimsel dernek ve Dünya Sağlık Örgütü, gebeliği, grip aşısı yapılması gereken riskli grupta tanımlamaktadır. Uzun yıllardır milyonlarca gebe, grip aşısını güvenle uygulamıştır.
Grip aşısı gebeye uygulanırken, ayrıca doğacak bebekte aşılanmış olur. Çünkü grip aşısı doğan bebeği de yaklaşık 6 ay gribe karşı korur. Annede virüse karşı oluşan bağışıklık bebeğe de geçer. Ayrıca emziren annelerin de grip aşısı yapmasında sakınca yoktur. Bebekler doğumdan sonra ilk 6 ay gribe karşı aşılanamazlar. Ancak gebelik döneminde veya emzirme döneminde yapılan grip aşısı ile oluşan bağışıklık anne karındayken kan yoluyla, emzirme döneminde sütle bebeğe geçer.
Grip aşısı için en uygun zaman ekim ve kasım aylarıdır. Ancak gebeliğin ilk 3 ayı bu döneme denk geliyor ise aşı ertelenebilir. Bilimsel bir kısıtlama olmamasına rağmen birçok doktor gebeliğin ilk 3 ayında birçok ilaçtan kaçındığı gibi, grip aşısından da kaçınmaktadır.
Grip aşısı koldan kas içine yapılır. Grip aşısına bağlı halsizlik, ateş, kas ağrısı,  yorgunluk aşı yapıldıktan sonra 1-2 gün görülebilir ve normaldir. Grip aşının yapıldığı yerde hafif şişlik ve ağrı en sık görülen yan etkidir.


GEBELİKTE EGZERSİZ

Son yıllarda toplumda spor yapma bilinci yerleşti ve egzersiz yapan kadın sayısı gittikçe arttı. Bu kadınların çoğu, sportif aktivitelerine gebelikte de devam etmek istemektedir. Ayrıca daha önce fiziksel aktivite yapmayan kadınlar, birçok faydasından dolayı, gebelikte egzersize yönelmektedir. Sadece estetik kaygılarla egzersize yönelen gebe sayısı da azımsanmayacak düzeydedir. Fiziksel egzersiz ve vücut aktivitesinin, genel insan sağlığı üzerine birçok olumlu etkisi vardır. Bu nedenle, gebelikte de egzersiz önemlidir. Egzersiz hem gebeliğe bağlı bazı şikayetlerin daha hafif geçirilmesini sağlar, hem de anneyi doğuma hazırlar. Ayrıca doğum sonrası toparlanmayı hızlandırır.

GEBELİKTE EGZERSİZ GÜVENLİ MİDİR?
Gebelikte egzersiz genel olarak güvenlidir ve doktorlar tarafından tavsiye edilir. Özellikle gebelik öncesinde fiziksel olarak aktif olan bir kadının, herhangi bir sağlık problemi oluşmadıkça ve yaptığı spor gebeliğe uygun ise gebelik esnasında da bu aktiviteyi koruması önerilir.
 Birçok egzersiz gebelikte güvenlidir. Ancak egzersizi abartmamak ve dikkatli olmak önemlidir. Sağlık profesyonellerinin, diyetisyenlerin ve spor uzmanlarının ortaklaşa hazırladıkları bir program dahilinde gebelerin egzersiz yapması aslında en uygun olanıdır.
Bebek, anne rahminde, su kesesinin içinde korunaklı bir ortamdadır. Bu korunaklı ortam annenin organları ve kas yapısı ile desteklenmektedir. Tüm bunlara rağmen, temas ve yarışma gerektiren ağır sportif aktiviteden kaçınmak gerekir. Aynı şekilde, zıplama, atlama ve nefes açlığına yol açacak egzersizlerden de gebenin uzak durması gerekir. Bu çerçevede, binicilik, kayak, basketbol, voleybol, jimnastik, su kayağı, dağcılık ve tüple dalış gebelikte yapılması sakıncalı olan sportif aktivitelerdir. Ayrıca gebelik egzersizi esnasında kilo vermek hedeflenmemelidir. Ancak bilinmelidir ki, gebelik esnasında yapılan egzersiz, doğum sonrası kilo vermeye yardımcı olacaktır.

GEBELİKTE EGZERSİZİN FAYDALARI NELERDİR?
Gebelik egzersizinin faydalarından bazıları şöyle sıralanabilir;
v    Sırt ağrıları, kabızlık, şişkinlik ve ödemi azaltır.
v    Gebenin kilo kontrolünü sağlar.
v    Gebelik şekerinin ortaya çıkmasını önler veya tedavisine yardımcı olur.
v    Enerjiyi arttırır.
v    Ruh halini iyileştirir.
v    Duruşu düzeltir.
v    Kas gücü ve dayanıklılığı arttırır.
v    Doğum için gereken kas aktivitesini destekler.    
v    Uyku kalitesini arttırır.
v    Sosyal ve psikolojik iyilik halini arttırır.
Ayrıca düzenli egzersiz vücudun formda kalmasını, doğumun kolay olmasını, dolayısıyla doğum sonrası gebenin eski formuna ve şekline hızla dönmesine yardımcı olur.

GEBEDE EGZERSİZİ ETKİLEYECEK VÜCUT DEĞİŞİKLİLERİ NELERDİR?
Gebelik esnasında vücutta birçok değişim meydana gelir. Eklemlerde, yükselen hormonlara bağlı olarak oldukça fazla esneme meydana gelir. Bu eklem yaralanmalarına yol açabileceğinden dikkat etmek gerekir. Ayrıca gebeliğin ilerlemesiyle vücudun ağırlığı artar ve ağırlık merkezi gittikçe öne doğru kayar. Bu sebeple, gebeler daha kolay denge problemi yaşarlar. Gebelikte egzersiz planlarken ve uygularken tüm bunlar dikkate alınmalıdır.
                 
GEBELERİN EGZERSİZ YAPARKEN DİKKAT ETMESİ GEREKEN NOKTALAR
Gebelere her gün 30 dakika egzersiz önerilir. Şayet her gün yapılamıyor ise en azından haftada 3-4 gün, 20 dakika egzersiz yapılması tavsiye edilir. Burada önemli olan, belli aralıkta aktif kalmak ve hareketsizlikten kaçınmaktır.
Gebelikte egzersizin başarısını arttırmak için, egzersizi planlı yapmak önemlidir. Bu nedenle haftanın hangi günleri egzersiz yapılacağı ve saatleri planlanmalıdır.
v    Egzersiz esnasında rahat kıyafetler ve özellikle göğüsleri destekleyecek sutyenler kullanılmalıdır.
v    Rahat ve kullanışlı spor ayakkabı seçilmelidir.
v    Egzersiz alanları, yaralanmayı engelleyecek şekilde, düz zemini olan mekanlardan seçilmelidir.
v    Özellikle egzersiz dönemlerinde kalori alımına daha fazla dikkat edilmelidir.
v    Son öğün ile egzersiz arasında geçen süre en az 1 saat olmalıdır.
v    Egzersiz öncesinde, esansında ve sonrasında bol sıvı alınmalıdır.
v    Zeminde yatarak yapılan egzersizler sonrasında doğrulurken, baş dönmesine yol açacak ani kalkışlardan kaçınmak gerekir.
v    Vücut ısısını 38 derecenin altında tutmaya dikkat edilmelidir.
v    Gebeliğin ilk 3 ayından sonra, sırt üstü yatmayı gerektiren egzersizlerden kaçınılmalıdır.
v    Sıcak ve nemli havalarda gebeler egzersizden kaçınmalıdır.
v   Egzersizler esnasında ıkınmadan kaçınılmalı ve karın iç basıncı artırılmamalı.
v    Egzersiz esnasında nefes tutulmamalıdır.
v    Egzersiz hareketlerine başlarken, dengenin tam sağlanmış olduğuna dikkat edilmelidir.
v    Şayet daha önce egzersiz yapılmıyor ise bir plan dahilinde başlanmalıdır. İlk hafta günde 5 dakika ile egzersize başlanmalı ve 30 dakikaya ulaşana kadar haftada 5 dakika arttırılmalıdır.

GEBELİK ESNASINDA YAPILABİLECEK EGZERSİZLER
YÜRÜYÜŞ: Şayet gebe daha önce egzersiz yapmıyor ve nispeten aktif bir yaşam tarzı yok ise, yürüyüş çok iyi bir ilk seçenektir. Yürüyüş, oldukça güvenilir ve hemen her gebenin oldukça kolay günlük programına ekleyebileceği, ekstra ekipman gerektirmeyen basit bir egzersizdir.
 YÜZME: Birçok kası çalıştıran harika bir gebelik egzersizi olarak önerilir. Suyun kaldırma kuvveti ile gebelikte oluşan ağırlık artışının maskelenmesi, su içinde yaralanma riskinin az olması, vücut ısı dağılımının dengeli olması, yüzmenin en büyük avantajlarındandır. Su içinde yüzme dışında yapılan egzersizler de keza oldukça faydalıdır. Suda yapılan egzersizlerin diğer en büyük avantajı ise vücut ısı dengesinin daha iyi korumasıdır. Ancak su ısısının 32 dereceden daha yüksek olmamasına dikkat edilmelidir.
PİLATES ve YOGA: Gebelere uyarlanmış programlar ile doğumu kolaylaştıracak birçok germe, esneme ve güçlendirme egzersizi yapılabilir. Ancak bu egzersizler, bu konuda eğitim almış profesyoneller eşliğinde yapılmalıdır.
AEROBİK: Gebelikte önerilmekle beraber çok düşük şiddette yapılmalıdır.

GEBELİKTE ULTRASON KALİTESİNİ NE BELİRLER

Gebelikte ultrason muayenesinin kalitesini belirleyen etkenler, ana olarak 6 başlıkta incelenebilir;

1- Gebelik yaşı: Gebelik yaşı ilerledikçe bebekle ilgili elde edilen bilgi gittikçe artar. Özellikle gebeliğin 16. haftasından sonra bebeğin hem iç hem de dış organları ayrıntılı olarak incelenebilir. Bebekte bulunan yapısal problemler bu haftadan sonra rahatça tanınabilir. Bu nedenle ayrıntılı ultrason denilen bebeğe ait iç ve dış organların ayrıntılı bir şekilde değerlendirildiği fetal anatomik ultrason muayenesi, 16. haftadan sonra yapılabilir. Ancak yine de ayrıntılı ultrason muayenesi için en uygun zaman, 18-22 hafta arasıdır. Çünkü bazı organlar ve özellikle bebeğin kalbi bu haftalarda daha net bir şekilde değerlendirilebilir.
2- Ultrason yapan doktorun bilgi ve tecrübesi: Ultrason yapan doktorun, bu konuda aldığı teorik, pratik eğitim ve bu konudaki deneyimi muayenenin kalitesini belirler.

GEBELİKTE SAÇ BOYAMA

     Gebelik, kadınların kendilerini fizik olarak iyi hissetmeleri gereken bir süreçtir. Dolayısı ile dış görünümün önemli parçası olan saçlar, her kadında olduğu gibi gebelerde de çok önemlidir. Son yıllarda eğitim ve kariyere öncelik verilmesi nedeniyle gebelerin yaşı gittikçe ilerlemektedir. Bu nedenle gebelerin, kozmetik sebeplerle saç boyama ihtiyacı gün geçtikçe artmaktadır. Ancak gebelik esnasında saç boyama, oldukça tartışmalı bir konudur. Bilimsel veriler, gebelikte saç boyamanın ne güvenilir, ne de zararlı olduğunu söyleyememektedir. Saç boyama esnasında kimyasal maddelerin çok az bir kısmı saçlı deriden emilir ve kan dolaşımına katılır. Bilimsel olarak ispatlanamamakla beraber, özellikle gebeliğin ilk 3 ayında, bu maddelerin anne karnında ki bebeğe olumsuz etkisi olabileceği düşünülür. Bu nedenle, saç boyanacak ise gebeliğin ilk 3 ayının geçmesini beklemekte fayda vardır.       
        Bazen gebelere bitkisel saç boyalarının önerildiği görülür. Ancak bilinmelidir ki; bitkisel saç boyalarında da bir veya daha fazla sentetik kimyasal madde ek olarak bulunur. Kına saç boyamada yıllardır kullanılır ve gebelikte güvenlidir. Ancak bu noktada bir yanılgıya düşülmemelidir. Saf kına güvenli olmakla beraber, kınadan üretilen boyalardan yine uzak durmak gerekir.
                Gebeler saç boyarken şunlara dikkat etmelidir;
v  Saç gebeliğin üçüncü ayından sonra boyanmalı.
v  Boya paketlerinin üstünde yazan direktiflere uyulmalı.
v  Kullanılan boya miktarı minimum olmalı.
v  Değişik boyalar karıştırılmamalı.
v  Saç boyama işlemi iyi havalanan bir mekanda yapılmalı.
v  Boyanın saçlı deri ile temas süresi olabildiğince kısa tutulmalı.
v  Boyama işlemi yapılırken mutlaka eldiven giyilmeli.
v  Boyama işlemi sonrasında saçlı deri çok iyi durulanmalı.

GEBELİĞİN İLK ÜÇ AYINDA CİNSİYET TAYİNİ

     Gebeliğin ilk üç ayında cinsiyet tayini, cinsiyete bağlı genetik hastalıkların, erken dönemde araştırılmasına yön vermesi açısından oldukça önemlidir. Ayrıca, ebeveynlerin ultrason yapılırken bebekler ile ilgili merak ettikleri konuların başında, bebeğin cinsiyeti gelir. Ultrason ile bebeğin cinsiyeti, 16. haftadan sonra rahatlıkla ve %100’e yakın doğrulukta saptanmaktadır. 16. haftadan sonra dış genital organlar gelişimini tamamladığından ultrasonla genital bölge direkt incelenip cinsiyet tayini yapılır. Ancak 14. haftadan önce, direkt ultrasonla inceleyerek cinsiyet tayini, hemen hemen imkansızdır.