TEKRARLAYAN GEBELİK KAYBI

 

Tekrarlayan Gebelik Kaybı Nedir?

Gebelik kaybı,  gebeliğin 20 haftadan önce sonlanmasına denir. Bir kadının, 3 veya daha fazla gebelik kaybı yaşamasına ise tekrarlayan gebelik kaybı denir. Bazı bilim çevreleri ise bunu iki ve daha fazla gebelik kaybı olarak tanımlar.

Tekrarlayan Gebelik Kayıplarının Nedenleri Nelerdir?

Bebekte Kromozom Problemleri:  Hücrelerde kromozom dediğimiz genetik yapılar vardır. Bu genetik yapılar hücrelerin yönetim merkezidir. Her insanda normalde 46 kromozom bulunur. Bu kromozomlarda sayısal veya yapısal problemler, gebelik kayıplarına yol açabilir. Bu durum genelde, yeni canlı oluşurken, yani bebek oluşurken,  tesadüfi olarak ortaya çıkar. Ancak nadiren de anne veya babanın sahip olduğu kromozom bozukluklarına bağlı olarak ortaya çıkar. Bu durum yaşı ileri annelerde daha çok görülür.

Rahimde yapısal problemler: Bilindiği gibi bebek anne rahim iç boşluğunda yerleşir ve orada büyür. Rahim iç yapısını bozan, rahimde perde, rahim iç zarında yapışıklık veya ur gibi problemler de düşüğe yol açabilir.

Otoimmün Hastalıklar: Bilindiği gibi vücudumuzun bağışıklık sistemi, mikroplarla savaşarak bizi enfeksiyonlardan korur. Bu sistemin yanlışlıkla vücudumuzdaki sağlıklı hücrelere ve dokulara saldırmasına otoimmün hastalık denir. İşte bu hastalıklar gebelik kayıplarına neden olabilir.

Şeker hastalığı, guatr, hormonal problemler ve kan pıhtılaşma problemleri gibi sağlık sorunları da gebelik kayıplarına yol açabilir.

Tekrarlayan Gebelik Kayıpları Nasıl Araştırılır?

Doktorlar öncelikle hastadan gebelik kayıpları ile ilgili ayrıntılı bilgi alır. Gebelik kayıplarının oluştuğu hafta, bebeğin canlı olup olmadığı, genel sağlık problemleri ve benzeri konular hakkında derinlemesine sorular sorulur.

Jinekolojik ve ultarasonografik muayene yapılır. Böylece rahimin iç ve dış yapısı hakkında fikir sahibi olunur.

Kan testleri yapılır. Kan testlerinde, otoimmün hastalıklar, kan pıhtılaşma hastalıkları, guatr ve şeker gibi hormonal hastalıklar araştırılır.

Ayrıca rahim filmi ve gerekirse histeroskopi denilen işlemler ile rahim iç yapısı ve rahimi kanallara bağlayan tüplerin yapısı araştırılır. Histeroskopide çok ince bir kamera ile vajinal yoldan rahim içine girilir ve rahim iç boşluğu direkt gözle incelenir.

Anne ve babaya ait kromozom yapıları araştırılır, yani genetik test yapılır.

Tekrarlayan Gebelik Kayıpları Nasıl Tedavi Edilir?

Tekrarlayan gebelik kayıplarının yaklaşık yarısında bir sebep bulunmaz. Şayet gebelik kaybına yol açacak bir sebep bulunursa ona yönelik tedavi verilerek başarılı bir gebelik geçirme şansı arttırılır. Örneğin, rahim iç yapısında problem var ise bu ameliyatla düzeltilir. Bağışıklık sistemi ile ilgili sebepler, guatr gibi hormonal sebepler ilaçla tedavi edilir.

Gebelik Kaybını Engellemek için Ailenin Yapabilecekleri?

Tekrar edecek bir gebelik kaybını kesin olarak engellemek maalesef mümkün değildir. Ancak bir sonraki gebelikte başarı şansını arttırmak için, ideal kiloya ulaşmak, sağlıklı beslenmek, sigara, alkol ve kafeinden uzak durmak, egzersiz yapmak, hobiler edinmek ve stresten uzak durmak, faydalı olacaktır.

Tekrarlayan Gebelik Kaybı Yaşayanlar Bir gün Çocuk Sahibi Olur mu?

Evet, çoğu ileride çocuk sahibi olur. Ortalama olarak 5 yıl içinde yaklaşık %70-75’i çocuk sahibi olur.

Tekrarlayan gebelik kaybı yaşayanların maalesef ağır psikolojik yük altındadır, destek gruplarından veya profesyonel danışmanlardan zaman zaman yardım almaları iyi olacaktır. Benzer durumda olan çiftlerle bir araya gelmek, özellikle aynı durumları yaşayan ve sonrasında bebek sahibi olan ailelerle iletişim çok faydalı olacaktır.

 

TEKRARLAYAN GEBELİK KAYBI YAŞAYAN BİR KADINDA YAŞINA GÖRE BİR SONRAKİ GEBELİĞİN SAĞLIKLI DEVAM ETME İHTİMALİ

YAŞ

GEBELİK KAYBI SAYISI

2

3

4

5

20

%92

%90

%88

%85

25

%89

%86

%82

%79

30

%84

%80

%76

%71

35

%77

%73

%68

%62

40

%69

%64

%58

%52

 

DIŞ GEBELİK

 

Dış Gebelik Nedir? 

Dış gebelik, gelişmekte olan bir embriyonun rahim iç boşluğu dışındaki bir yere yerleşmesidir. Kadında üreme organları, rahim (döl yatağı),  iki yumurtalık, rahimi yumurtalığa bağlayan iki tüp (kanallar, halk arasında kordon da denir) ve vajinadan (hazne) oluşur. Bir yumurta (kadın üreme hücresi) ve sperm (erkek üreme hücresi) tüplerin içinde birleştiğinde, hızla yeni hücreler geliştirmeye başlarlar. Bebeği oluşturacak olan, embriyo adı verilen bu hücre grubu, bir yandan çoğalırken bir yandan da tüpün içinde ilerleyerek, rahim iç boşluğuna ulaşır ve oraya yerleşir.  Dış gebelikte ise embriyo rahim iç boşluğuna değil de başka bölgelere yerleşir. Embriyo, rahim DIŞINA yerleştiği için de bu gebeliklere DIŞ GEBELİK denir. Rahim dışına yerleşen embriyo bir süre büyürse de bu gebelikten bebek gelişmez. 

Dış gebelik Neden Önemlidir? 

Dış gebelikte, embriyo büyüdükçe ağrı, ve iç kanamaya neden olabilir. Bu sorunlardan bazıları yaşamı tehdit edebilir. Çoğu dış gebelikte embriyo, tüplerden birine (yumurtalıkları rahime bağlayan kanallar) yerleşir. Bu durum "tubal gebelik" olarak da adlandırılır. Nadir durumlarda, embriyo ayrıca rahim ağzına, yumurtalıklara veya karnın iç kısmına da yapışabilir. Bazı kadınlarda,  dış gebelik gelişme şansı diğer kadınlardan daha yüksektir.

Hangi Kadınlarda Dış Gebelik İhtimali Daha Yüksektir?

● Geçirilmiş enfeksiyonlar veya ameliyatlara (apandisit, kist vb.) bağlı olarak zarar görmüş tüpü (kanalları) olanlar

● Daha önce dış gebelik geçirenler

● Gebe kalmak için tedavi alanlar

● Sigara içenler 

Doğum kontrolü için, rahim içi araç (spiral)  kullananların gebelik ihtimali oldukça düşüktür. Ancak bu kadınlar gebe kaldıklarında dış gebelik ihtimali, normal gebeliğe göre daha yüksektir. Bu nedenle bu kadınlar dış gebelik ihtimali açısından hemen araştırılmalıdır. 

Dış Gebeliğin Belirtileri Nelerdir? 

Dış gebeliği olan kadınlarda her zaman erken dönemde bulgu görülmez. Ama görülürse ilk bulgular şunlardır; 

● Alt karın ağrısı

 ● Vajinal kanama (kanama ağır, hafif olabilir veya sadece kan lekeleri ya da kahverengi lekeler olabilir) 

Bazen de dış gebelik erken dönemde şikayete neden olmaz. Ancak tüplerde büyüyen embriyo tüpleri yırtar ise şiddetli şikayetlere yol açabilir; 

● Şiddetli alt karın ağrısı

● Vajinadan aşırı kanama

● Bayılma veya bayılma veya bayılacakmış gibi hissetme 

Gebeliğiniz varsa ve yukardaki şikayetlerden birine sahipseniz; vakit kaybetmeden bir acil servise başvurmanız gerekir. 

Dış Gebelik Tanısı Nasıl Konur? 

Dış gebelik tanısı genelde hemen konulmaz. O nedenle dış gebelik şüphesi olan kadınlar birkaç gün içinde tekrar edilen muayenelere tabi tutulabilir. Tanıda ana olarak iki önemli inceleme yapılır; 

Kanda Beta-HCG testi: Bu hormon gebelikte vücutta üretilmeye başlanır ve erken gebelikte hızla yükselir. Normal gebeliklerde iki günde bir, yaklaşık 2 kat artar. Bu hormonun gün aşırı ölçümü bize gebeliğin normal olup olmadığı ile ilgili fikir verir. Uygun olmayan yükselmeler, normal gebelik ihtimalini azaltır. Ancak tek başına dış gebelik tanısı koydurmaz. 

Vajinal Ultrason Muayenesi: Bu muayene nadiren direkt dış gebelik tanısı konulmasını sağlayabilir.  Ama normal gebeliği ekarte etmesi bakımından oldukça önemlidir. Ayrıca dış gebelik iç kanama yapmış ise ultrason muayenesi tanıda oldukça belirleyicidir. 

Bu iki muayenenin beraber değerlendirilmesi,  dış gebeliğin erken dönemde tanınmasını sağlar. Ama unutulmaması gereken nokta şudur; dış gebelik tanısı genelde bir muayene ile konulmaz ve tekrarlayan muayeneler gerekebilir. 

Erken Gebelik Muayenesi Neden Önemlidir? 

Tüm gebelerin erken dönemde, adet gecikmesinden yaklaşık bir hafta sonra, ultrason muayenesi olması önerilmektedir. Bu gebeliğin rahim içine yerleştiğini göstermesi ve dış gebeliği ekarte etmek açısından çok önemlidir. Bir dış gebelik söz konusu olduğunda ve erken tanı aldığında, bunun ameliyatsız tedavi edilme şansı daha yüksektir. Yani dış gebelikte erken tanı önemlidir.  

Dış Gebelik Nasıl Tedavi Edilir? 

Dış gebelik tanı aldığı döneme, embriyonun büyüklüğüne, kadının şikayetlerine ve başka faktörlere bağlı olarak iki şekilde tedavi edilebilir. 

Dış Gebeliğin İlaçla Tedavisi: Genellikle bu tedavi dış gebelik erken saptandığında uygulanır. İlaç verilerek, embriyonun büyümesini durdurulur ve erimesi sağlanır. İlaçla tedavi edilen kadınların tedavinin işe yaradığından emin olmak için birkaç hafta kan testleri ile takip edilmesi gerekir. Bu tedavi yaklaşık %90 oranında başarılı olur.

 Dış Gebeliğin Ameliyatla Tedavisi: Kapalı veya açık ameliyatla embriyo, dış gebeliğin olduğu yerden çıkarılır. Bu ameliyatta, rahimi yumurtalıklara bağlayan tüp alınabilir. Bazen tüp alınmadan bırakılabilir. 

Dış Gebelik Önlenebilir mi? 

Dış gebelik maalesef çoğu zaman önlenemez. Ancak rahim enfeksiyonları erken dönemde yakalanıp tedavi edilirse, tüplerin hasar görmesi ve buna bağlı gelişecek dış gebelikler engellenebilir. 

Dış Gebelik Geçiren Bir Kadın Tekrar Gebe Kalabilir mi? 

Çoğu kadın dış gebelikten sonra, normal gebelik yaşayabilir. Ancak bu kadınların tekrardan gebe kaldığında yakından takip edilmesi gerekir. Çünkü diğer kadınlara göre dış gebelik geçirme ihtimali biraz daha yüksektir.

KORANAVİRÜS ve GEBELİK


Covid-19  (Koronavirüs) enfeksiyonu nedir?
Koronavirus enfeksiyonu veya diğer bir deyişle "Covid-19" hastalığı SARS-CoV-2 adlı bir virüsün neden olduğu bir enfeksiyondur. Virüs ilk olarak 2019'un aralık ayında Çin'in Wuhan şehrinde ortaya çıktı ve sonra tüm dünyaya yayıldı.
Covid-19 hastalığı, ateş, öksürük ve nefes darlığı yapabilir. Enfeksiyon akciğerleri etkilediğinde ise pnömoni dediğimiz zatürreye yol açar ve solunum problemleri ortaya çıkar.
Covid-19 bulaşanların bir kısmı ciddi hastalık geçirmezken bir bölümü ise ciddi bir şekilde etkilenebilir. Birçok ülkede insanlara evde kalmaları ve mümkün olmadıkça topluma karışmamaları öneriliyor. Burada amaç hastalığın yayılmasını yavaşlatmaktır.
Covid-19 hastalığı genellikle nasıl bulaşır?
Bu hastalık esas olarak insandan insana bulaşır. Hasta, öksürdüğünde, hapşırdığında ve konuştuğunda yakınında bulunan sağlam insanlara, damlacık yoluyla hastalığı bulaştırabilir.  Damlacık; gözle görülemeyen, havada yayılan ve asılı duran damlalara verilen isimdir. Ayrıca sağlam bir insan, virüs bulunan yüzeylere dokunduktan sonra, elini ağzına, burnuna ve gözüne götürdüğünde de hastalığa yakalanabilir. Bulaşma şekli gribin bulaşmasına benzer, ama Covid-19, gribe göre çok daha bulaşıcı bir hastalıktır.
Ateş, öksürük gibi şikayetleri olanların, hastalığı daha kolay yaydığı düşünülmektedir. Ancak belirgin şikayeti olmayanların da bu hastalığı yayabileceği bilinmektedir.
Covid-19 hastalığının belirtileri nelerdir?
Hastalığın belirtileri genelde virüs bulaştıktan yaklaşık 4-5 gün sonra ortaya çıkmaktadır. Ancak bu sürenin 14 güne kadar uzayabildiği de bilinmektedir.
Ateş, kuru öksürük, yorgunluk, kas ağrısı ve solunum güçlüğü en sık görülen hastalık belirtileridir.
Boğaz ağrısı, burun akıntısı, baş ağrısı, tat ve koku duyusunda azalma ise hastalığın daha nadir görülen belirtileridir. Ayrıca bazı hastalarda bulantı ve ishal de görülmektedir.
Genellikle hastalık, birkaç haftada kendiliğinden iyileşir. Ancak bazı hastalarda zatürre, solunum güçlüğü, oksijen yetmezliği, kalp problemleri ve ölüme neden olabilir.  Hastalığa bağlı ölüm, 65 yaşın üstünde olanlarda, kalp, akciğer rahatsızlığı olanlarda, kanser ve şeker hastalarında daha sık görülür.
Gebeler Covid-19 hastalığı açısından daha mı risk altında?
Bu konuda henüz çok fazla bilgi yok. Ancak şimdiye kadar elde edilen bilgilere göre, gebelere daha kolay bulaştığına veya gebelerde daha ağır geçirildiğine dair bir veri yok. Gebeler, zatürre gibi ciddi problemler gelişmesi açısından gebe olmayanlarla aynı riske sahiptir. Covid-19 hastalığı geçiren çoğu gebe, bebeğini doğurmadan bu hastalığı atlatmaktadır.
Gebeler hangi durumlarda doktora başvurmalıdır?
Gebe, ateş, öksürük veya solunum güçlüğü şikayeti var ise bir doktora veya sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Ancak başvuru öncelikle telefonla yapılmalıdır. Sağlık kuruluşları veya doktorlar, gebeleri ne yapmaları gerektiği ve test yapılıp yapılmayacağı konusunda yönlendirecektir.
Covid-19 geçiren gebeler bunu bebeklerine bulaştırabilir mi?
Bu konu henüz kesin olarak bilinmiyor. Ama genel kanaat, hastalığın anne rahminde bebeğe geçmeyeceği yönünde. Ancak aktif hastalığı olan gebeler, doğum sonrası hastalığı yeni doğan bebeklerine temas veya damlacık yoluyla bulaştırabilirler.
Covid-19 hastalığı gebeliğe zarar verir mi?
Şimdiye kadar elde edilen bilgilere göre, gebelerin büyük çoğunluğunda hastalık,  problem yaratmıyor. Ancak hastalığın ağır olması durumunda, gebeliğe zararı olabileceği düşünülüyor.
Covid-19 hastalığının, gebeler açısından şimdiye kadar gösterilen en olumsuz etkisi erken doğum riskidir. Hastalığı ağır geçiren gebelerin erken doğum ihtimallerinin arttığı biliniyor. Bebeklerin 37 hafta önce doğmasına biz erken doğum diyoruz. Erken doğum ise bebekler açısından maalesef ciddi sağlık problemlerine neden olabiliyor. Özellikle 28.   haftasından sonra ağır geçiren gebelerde, olumsuz sonuçlar doğurabileceği artık biliniyor.
Gebelikte Covid-19 hastalığı nasıl tedavi edilir?
Maalesef bu hastalığın etkinliği ispatlanmış özel bir tedavisi yok. Hafif belirtileri olan gebeler durumları iyiye gittikçe evde kalabilir. Ancak bir solunum sıkıntısı var ise bu durumun ciddiyetini ve sağlık yardımı alınması gerektiğini gösterir.
Halen bu hastalığın tedavisinde birçok ilaç kullanılmaktadır. Ancak bu ilaçların tam etkinliği bilinmemektedir. Bu hastalığı ciddi geçiren gebelere de ilaçlar verilmektedir. Bu ilaçların yararları tam bilinmemektedir. Normal hastalarda kullanılan, ancak gebeliğe zararı olabilecek ilaçlar ise tedavide kullanılmamaktadır.
Ateş Covid-19 hastalığının en sık bulgusudur. Paracetamol grubu ilaçlar ise gebelikte güvenle kullanılabilen ateş düşürücülerdir.
Gebelelikte Covid-19 hastalığından korunmanın bir yolu var mıdır?
Maalesef bu hastalıktan korunmak için henüz bir aşı üretilmemiştir. Ancak genel olarak bu hastalığın bulaşmasını azaltacak, el yıkama, hasta bireylerden uzak durma, kalabalıklara karışmama (sosyal izolasyon) gibi önlemler alınmalıdır.
Covid-19'un yayılmasını yavaşlatmaya yardımcı olmak için alınması gereken önlemler aşağıda sıralanmıştır;
Sosyal mesafeyi azaltma: Hastalık taşıyor olsun veya olmasın, insanları bir birine uzak tutmak anlamına gelir. İnsanlar ne kadar birbirine uzak durur ise ve ne kadar az kişiyle temas eder ise hastalığın yayılması o kadar yavaşlar. Buna fiziksel mesafe de denir.  O nedenle mümkün olduğunca az kişiyle temas etmek ve mümkün olduğunca kalabalığa girmemek gerekir. Tüm bu nedenlerden dolayı evden olabildiğince dışarı çıkmamak en iyisidir. Evden ayrılmanız gerektiğinde (örneğin, yiyecek veya ilaç almak için), diğer insanlardan yaklaşık 2 metre uzakta kalmak ve maske kullanmak yararlı olacaktır. Maskeniz yok ise, ağız ve burnunuzu eşarp, tülbent veya bandana gibi giysilerle kapatabilirsiniz.
Ellerin sık yıkanması: Ellerinizi sık sık sabun ve suyla yıkayın. Bu özellikle halka açık alanlara çıktıktan sonra önemlidir. Ellerinizi, bileklerinizi, tırnaklarınızı ve parmaklarınızın arasını en az 20 saniye temizlemek önemlidir.  Sonra ellerinizi durulayın ve atabileceğiniz bir kağıt havluyla kurulayın. Bir lavabonun yakınında değilseniz, ellerinizi temizlemek için el dezenfektanı jeli kullanabilirsiniz. En az yüzde 60 alkol içeren jeller en iyi sonucu verir. Ancak mümkünse su ve sabunla yıkamak daha iyidir.
Yüzünüze dokunmaktan kaçının: Yüzünüze ve özellikle de, ağzınıza, burnunuza, gözlerinize dokunmaktan kaçının. Çünkü bu şekilde elinize bulaşmış olabilecek virüsü, solunum yollarınıza taşımış olursunuz.
Yolculuk Yapmaktan Kaçının: Özellikle, Covid-19'un hızla yayıldığı bölgelere gidip gelmekten kaçının. Bilindiği üzere virüs kendisi hareket etmez ve insanlar üzerinde yolculuk eder. Tüm dünyaya yayılması da bu şekilde olmuştur.

Salgın döneminde rutin gebelik takipleri nasıl olmalı?
Bu dönemde gebelik takiplerinin sıklığı ve şekli değişebilir. Bunu doktorunuz veya gittiğiniz sağlık kuruluşu ile telefonda görüşün. Gebeliğinizin durumuna göre, bir takip planı yapılacaktır. Risksiz gebeliklerde, bazı muayeneler direkt fiziksel olarak yapılırken, bazı muayeneler dijital sağlık kanalları (telefon, görüntülü görüşme, mesajlaşma vb) üzerinden planlanacaktır. Ayrıca muayeneye giderken sizden bazı konulara dikkat etmeniz istenecektir. Örneğin; eşinizin randevulara katılmaması, maske takmanız ve muayeneye tek gitmeniz istenebilir. Yine ultrason muayene süreleriniz, teması azaltmak için muhtemelen kısa tutulacaktır. Şayet Covid-19 düşündürecek bulgularınız var ise muayeneye gitmeden önce mutlaka telefonla bilgi vermeniz ve yönlendirmeler doğrultusunda davranmanız gerekir. Gebelik takibindeki bu değişikler sizi stresli hissettirebilir. Ancak unutmayın tüm bu önlemler sizin, bebeğinizin ve toplumun sağlığı için alınmaktadır.
Covid-19 hastalığım varsa doğumum nasıl olacak?
Doğum başladığında, Covid-19 hastalığınız varsa, doktorlar ve hemşireler çevrenizdeki diğer kişileri korumak için bazı önlemler alacaktır. Örneğin, tıbbi maske takmanız gerekecektir. Caovid-19 normal doğuma engel değildir. Bebeğiniz doğduktan sonra, siz iyileşene kadar bebeğiniz yanınıza verilmeyebilir. Bu size zor gelebilir, ancak bu bebeğinizi Covid-19 hastalığından korumak için alınan bir önlemdir.
Covid-19 hastalığım varsa bebeği emzirebilir miyim?
Bu virüsün anne sütüne geçtiği gösterilmemiştir. Emzirmenin anne ve bebek sağlığı açısından birçok faydası vardır. Hastaysanız, başka bir sağlıklı yetişkinin bebeğinizi beslemesini isteyebilirsiniz. Bu mümkün değilse ve bebeği emzirmenize izin verilirse, emzirme esnasında çok dikkatli olanız gerekir. Çünkü sütle olmasa bile yakın temasla virüs bebeğe çok kolay bulaşabilir. Bebeğinizi beslemeden önce ellerinizi çok iyi yıkamanız ve emzirirken maske takmanız önemli olacaktır. Anne sütünü pompayla sağıp o şekilde bebeğe vermek de bir alternatifidir.  Yine sütün sağılmadan önce ellerin yıkanması ve maske takılması çok önemlidir. Ayrıca, sağlıklı bir kişinin pompanızı kullanımlar arasında iyice temizlemesini sağlayın.
Bu dönemde stres ve kaygılarımla nasıl başa çıkabilirim?
Covid-19 nedeniyle endişeli ve stresli hissetmek gayet normaldir. Gebelik, içinde birçok heyecanı barındıran ve keyifli zamanların da yaşandığı bir süreçtir. Bu keyifli süreçleri yaşayamamak, akrabalarınızdan ve arkadaşlarınızdan uzak durmak sizi üzülebilir.
Bazı önlemler alarak kendinizi bu olumsuz havadan kurtarabilirsiniz. Haberlere mola verin ve sürekli haber takip etmeyin. Düzenli egzersiz yapın ve sağlıklı yiyeceklerle beslenin. Evde keyif aldığınız ve yapabileceğiniz aktiviteler bulmaya çalışın. Arkadaşlarınızla ve aile üyelerinizle iletişimde kalın. Çoğu insanın Covid-19'dan ciddi şekilde hastalanmadığını unutmayın. Tedbirlere uyun, risklerinizi azaltmak için neler yapabileceğiniz ile ilgili bilgilenin, ama panik yapmamaya çalışın.
Son olarak; tüm bunların dışında sürekli sağlık kuruluşlarıyla temas halinde olun. Çünkü bu salgınla ilgili bilgiler gün geçtikçe güncellenmektedir. Birçok sağlık sunucusu ücretli veya ücretsiz online sağlık hizmeti sunmaktadır, onlardan faydalanmaktan çekinmeyin.  Dijital olarak sağlık sunucuları ile sürekli temas halinde olmak, size iyi gelecektir.


KOROİD PLEKSUS KİSTİ (BEBEĞİN BEYNİNDE KİST)


Son yıllarda gelişen ultrason teknolojisi ve artan bilgi birikimi, anne karnında bebeği daha iyi muayene etmemize olanak vermiştir. Bu anne ve bebek sağlığı açısından birçok fayda sağlamıştır. Ama bunun yanı sıra, bazı gebelere de gereksiz yere stresli zamanlar yaşatmıştır. Biz bebekleri, ultrasonla muayene ederken bazı bulgular görürüz. Bebeğin kalbinde parlak nokta, göbek kordonunda damar eksikliği veya koroid pleksus kisti gibi. Normal gebeliklerde de görülebilen, ancak problemli bebeklerde daha fazla görülen bu bulgular, bir hastalık, sakatlık değil normalde de görülebilen bulgulardır ve sadece bebeğin biraz daha ayrıntılı muayene edilmesini gerektirir.
Koroid pleksus nedir?
Beynin hem sol hem de sağ tarafında bulunan ve beyin-omurilik sıvını üreten bez yapısına koroid pleksus denir. Bu sıvı beyin ve omuriliği dış ortamdan korur ve yaralanmalarını önler. Koroid pleksus gebeliğin ilk 3 ayından itibaren ultrasonda oldukça net görülür ve beyin bu bezin etrafında gelişir.
Koroid Pleksus Kisti Nedir?
Koroid pleksus kisti, beyindeki koroid pleksus içinde oluşan, sıvı dolu bir kesedir. Bazı bebeklerde, anne karnında koroid pleksus kisti bulunur ve genellikle gebeliğin 4-5 veya 6. aylarında ultrasonda görünür. Bu kist gebeliklerin yaklaşık yüzde 1-2'sinde görülür. Genellikle herhangi bir problem yaratmaz ve doğumdan önce kendi kendiliğinden düzelir. Bu kistler erkek ve kız bebeklerde eşit oranda görülür.
Koroid pleksus kisti neden oluşur?
Koroid pleksus kistlerinin nedeni tam olarak bilinmez. Ancak bilinen şudur, ürettiği sıvı, bezin içinde bir miktar birikince bu kistler oluşur. Bu kistler, çeşitli boyutlarda, bir veya birkaç tane olabilir.
Koroid pleksusu kisti bebeği nasıl etkiler?
Koroid pleksus, beynin sinir sistemi ile ilgili değildir. Yani düşünme ya da akıl yürütme veya hareket etme ile ilgili bir alan değildir. Bebeğin zekası üzerinde etkisi yoktur. Otizm gibi herhangi bir durumla ilgisi yoktur. Tek başına başına görüldüğünde, diğer tüm sistemler normal ise bir probleme yol açmaz. Entelektüel bozukluk veya sakatlık yapmaz.
Koroid pleksus kisti hangi açıdan önemlidir?
Bu kist trizomi 18 denilen bir genetik hastalıkta daha sık görülür. Bu hastalık oldukça ağır bir tablodur ve bebeğin diğer organlarında da büyük problemler vardır. Bu nedenle, bu bebekler ya anne karnında ya da doğumdan sonra kaybedilir. Çok az bir kısmı, sadece %5’i bir yaşını tamamlar ve ağır sakatlıkları vardır. Bu bebeklerin kalplerinde, ellerinde ve diğer organlarında ciddi sakatlıklar vardır. Bu hastalık 3000 doğumda bir görülür. Trizomi 18'li birçok fetusta da koroid kisti bulunurken, koroid pleksus kisti olanların sadece çok küçük bir yüzdesinde trizomi 18 bulunur. Anlaşıldığı üzere, Trizomi 18'li bir bebekte, koroid pleksus kisti bulgusu dışında birçok sakatlık ultrasonda görülür.
Koroid pleksus kisti görüldüğünde ne yapılır?
Koroid pleksus kisti görüldüğünde, bebeğin ultrasonda ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerekir. Bu incelemede, bebeğin kalbine, ellerine ve diğer organlarına ayrıntılı olarak bakılır. Burada amaç, yukarıda bahsedilen sakatlıkları araştırmak veya koroid pleksus kisti gibi ek bir bulgu olup olmadığına bakmaktır. Şayet riski yükselten ek bulgular veya sakatlıklar görülürse, amnitosentez denilen, anne karnından iğneyle girilip, bebekten su alma işlemi gebeye önerilebilir. Burada amaç bebeğin genetik yapısını öğrenmektir. Çünkü bebeğin genetik olarak sağlam olduğunu gösterecek kesin test amniyosentezdir. Şayet ultrasonda ek bir bulgu veya sakatlık görülmez ise ve daha önce tarama testlerinde risk düşük çıkmış ise, ekstra bir şey yapılmaz ve bu kistten korkmaya artık gerek yoktur.
Koroid pleksus kisti için tedavi nedir?
Bu kist herhangi bir tedavi gerektirmez, çünkü büyük çoğunluğu 26 haftaya kadar kendiliğinden kaybolur. Çok nadiren koroid pleksus kisti doğum sonrası 6 aya kadar devam edebilir. Ancak bu durum bebekte hiçbir probleme yol açmaz ve bebekler normal gelişir.

Bebeğin Boynuna Kordon Dolanması


Boyuna kordon dolanması, bebeğin göbek kordonunun boyun etrafını 360 derece sarmasıdır. Bu gebelik veya doğum sırasında oluşabilir. Göbek kordon, boyun etrafında bazen sadece bir tur atar, bazen ise çok daha fazla sayıda tur atabilir. Göbek kordonu bebeğinin yaşam kaynağıdır.  Bebeğe ihtiyaç duyduğu, oksijen ve besin maddelerini taşır. Doğal olarak bebeğin göbek kordonu ile ilgili problemler anneleri çok endişelendirir. Ancak çoğu zaman boyunda kordon dolanması bebek için tehlikeli değildir. Bebeğin boynuna kordon dolanması yaklaşık 3 gebelikten birinde görülür. Ve bu bebekler çoğunlukla sağlıklı doğar.          Ancak kordon çok sayıda, örneğin 3-4 ya da daha fazla sayıda tur attığında ve/veya boyun etrafında kilitlendiğinde bu durum önemli olabilir  ve yakından takip edilmelidir.
Boyuna kordon dolanması genelde tamamen tesadüfidir. Suyu fazla olan veya göbek kordonu normalden uzun olan gebelerde bu durum daha sık görülür. Gebeler, yapacakları ters bir hareketle bu duruma yol açacaklarından genelde korkarlar. Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değildir.
Boyuna kordon dolanması,  genelde doğum esnasında teşhis edilse de, bazen renkli doppler ultrason muayenesi ile doğum öncesi gebelik takibinde de saptanabilir.
Doğum önces, boyun etrafında kordonun 1-2 tur attığı ultrasonla saptandığında, genelde özel takip önerilmez. Doğum ve sezaryen esnasında, bebek solunuma başlamadan önce dolanmış kordon, yavaşça kafa etrafından sıyrılır. Ve bu durum bebeklerde problem yaratmaz.
Ancak, ultrasonda kordonun, boyun etrafında, 3-4 veya daha fazla tur attığı saptandığında,
bebeğin doğum öncesi ve doğum esnasında yakından takip edilmesi gerekebilir. Bebeğin kordon boyu normalden kısa tahmin ediliyor ise bu durum daha da fazla önem arz eder.

Polikistik Over Sendromu

     Polikistik Over Sendromu yaklaşık 5 kadında birinde görülen ve yaşam kalitesini ciddi etkileyen bir sağlık problemidir.
   Vücutta aşırı tüylenme, sivilcelnme, göbek çevresinde yağlanma, obezite, adetlerde gecikme ve benzeri şikayetlerle kendini belli eden Polikistik Over Sendromu ile ilgili merak ettiklerinizi yaklaşık 40 dakika süren TV programında konuştuk.

GEBELİKTE DOPPLER ULTRASON



Doppler ultrason; damarlarda akan kan miktarını gösteren bir ultrason yöntemidir. Renkli doppler ultrason ise; kan damarlarında akan kan miktarını ve kanın akış yönünü gösteren ultrason incelemesidir.
Renkli doppler ultrason muayenesine halk arasında, “renkli ultrason” denir. Bu muayene esnasında ekranda mavi ve kırmızı renkte kan damarları görülür. Ultrason cihazlarında, kırmızı renk temiz kanı taşıyan atar damarları, mavi renk ise kirli kanı taşıyan toplardamarları gösterecek şekilde ayarlanır. Bu muayenede atar damarlar incelenirken, kalp atımına benzer bir ses duyulur. Renkli ultrasonda toplardamarlar daha nadir incelenir. Toplardamarlar incelenirken, sürekli bir kan akımı olduğundan kesintisiz bir ses duyulur.
Renkli Ultrason Nerede Kullanılır?
Tıbbın birçok branşında ve özellikle damar hastalıklarında renkli ultrason kullanılır.  Yaygın olarak kullanıldığı alanlardan biri de kadın hastalıkları ve doğum hekimliğidir.
Kadın hastalıklarında; özellikle yumurtalıkta oluşan kitlelerin, kanser olma ihtimalini değerlendirmek için kullanılır. Kanserli dokular çok damarlıdır ve hızla büyürler. Renkli ultrason bu aşırı damarlanmayı ve yüksek kan akımını gösterir.
Doğum hekimliğinde, riskli gebelikler başta olmak üzere birçok alanda renkli ultrason kullanılır.
Gebeliğin ilk aylarında; dış gebelik teşhisinde, gebelik kesesinin kanlanmasının saptanıp, gebelik kaybı tahmininde, bebeğin kalp atışlarının tespitinde kullanılır. Ayrıca gebeliğin ilk aylarında rahime giden kan akımı değerlendirilerek, ileride gelişebilecek gelişme geriliği ve gebelik zehirlenmesini tahmin etmede kullanılır. Şayet rahime giden kan az ise, ilaç verilerek, bu durum önlenmeye çalışılır. Yine gebeliğin 11-14 haftası arasında Duktus Venozus denilen milimetrik bir damardaki kan akımı, bebeğin kalp sağlığı ve genetik hastalık taşıma riski hakkında önemli bilgi verir.
Gebeliğin ilerleyen aylarında; 22-24. hafta civarında rahime giden damarlardaki kan akımı miktarı ilerde bir gebelik zehirlenmesi ve bebekte gelişme geriliği olma ihtimalin ortaya koyar. Yine özellikle gebeliğin son 3 ayında, bebeğin göbek kordonundaki atar damar,  aort dediğimiz ana atardamar ve beyin orta atardamarındaki kan akımı,  bebeğin sağlığı ile ilgili çok önemli bilgi verir. Bu damarlardaki kan akımı, özellikle gelişme geriliği olan bebeklerde, hayati risk olup olmadığını ve bebeğin ne zaman doğurtulacağı belirler.
Kan uyuşmazlığı olan gebelerde renkli ultrason ile beyin orta atardamarındaki kan akımı incelenir. Bu inceleme bebekte anemi dediğimiz kansızlık olup olmadığını gösterir. Kan uyuşmazlığında, bebek ciddi şekilde etkilenip, kansızlık ortaya çıkabilir. Ağır kansızlık, hayati tehlike oluşturur ise, bebeğe anne karnında kan verilerek, hayatı kurtarılır.
Ayrıca renkli ultrason, doğumsal kalp hastalıklarının saptanması ve kalpteki deliklerin görüntülenmesini kolaylaştıran bir ultrason muayenesidir.

Tek eşli (plasentalı) İkiz gebeliklerin takibinde de renkli ultrason oldukça önemlidir. Bebekler arasında uyumsuz gelişmenin takibi ve yönetiminde çok sık kullanılan bir muayene yöntemidir.




AMNİYOTİK BANT SENDROMU


Amniyotik Bant Sendromu nedir?

Sebebi tam olarak bilinmemekle beraber, gebelikte bebeğin içinde bulunduğu amniyon kesesine ait zarın, çok erken dönemde bazı yerlerden yırtılması sonucu, serbest kalan parçaların, ipliksi şekilde uzanıp, bebeğin çeşitli organlarını sarması sonucu oluştuğuna inanılmaktadır.

Amniyotik Bant Sendromu ne sıklıkta görülür?

Yaklaşık 10 bin doğumda bir görülmektedir. Ancak erken dönemde yaşanan gebelik kayıpları da göz önüne alındığında 1200 gebelikte bir görüldüğü düşünülmektedir.

Amniyotik Bant Sendromunun bebeğe etkisi nedir?

Bebeğin kaç ipliksi yapıyla sarıldığı ve hangi organların sarıldığı, sendromun ağırlığını belirler.  Bant yapıştığı organın etrafını sararak kan dolaşımını bozar ve organ kaybına yol açar. Genelde kol, bacak ve parmakları sararak, sardığı kısmın altında, uzuv (parmak, el, kol, ayak vb) kaybına yol açar. En hafif olgularda parmak kayıplarına veya yapışıklığına yol açarken, ciddi olgularda bebeğin anne karnında kaybedilmesine yol açabilir. Örneğin, bant bebeğin boynuna dolanırsa bebek anne karnında kaybedilir.

Amniyotik Bant Sendromu neden oluşur?

Tam sebebi bilinmemektedir.

Amniyotik Bant Sendromu tekrarlar mı?

Amniyotik Bant Sendromunda, genetik bir temel ve belli bir risk faktörü yoktur. Bu nedenle bir sonraki gebelikte tekrarlama sıklığında artış olmaz. O nedenle Amniyotik Bant Sendromu teşhisi alan gebelerin sonraki gebelikler için endişelenmesine gerek yoktur.

Amniyotik Bant Sendromu nasıl teşhis edilir?

Amniyotik bant sendromu teşhisi, ultrason muayenesi ile konulur.

Amniyotik Bant Sendromu hangi durumlarla karışır?

Rahim içindeki mevcut yapışıklıklar veya rahminde perde gibi şekil bozuklukları, tecrübeli olmayan ellerde Amniyotik Bant Sendromu ile karıştırılabilir. Yapışıklıkta yoğun kan akımı olmasına rağmen, amniyotik bantta kan akımı olmaması ile ayırıcı tanı konur. Yapışıklıklar ve rahim şekil bozuklukları bebekte bozukluğa yol açmazken, düşük, erken doğum ve benzeri başka gebelik sıkıntılarına yol açabilir.

Amniyotik Bant Sendromunun tedavisi?

Amniyotik Bant Sendromunun maalesef tedavisi yoktur. Bebeğin etkilenme derecesi ağır ise, ailenin tercihi doğrultusunda, gebeliğin sonlandırılmasına karar verilebilir. Bu nedenle ultrasonda erken teşhis önemlidir.

KIZLIK ZARI MUAYENESİ


Kızlık zarı nedir?

Kızlık Zarı, ortasında bir delik bulunan, küçük dudakların yaklaşık 1- 1,5 cm gerisinde vajina girişinde, zarımsı yapıdır. Bu yapının dış tarafı daha çok deri kıvamında, vajinaya bakan iç kısmı ise mukoza kıvamındadır. Ortasında bulunan delik yardımıyla içeride biriken vajinal salgılar ve adet kanaması dışarıya akar.

Kızlık zarının tipleri nelerdir?

Ortada yer alan açıklığın şekli ve yerleşimi her bayanda değişiklik gösterir. Bu nedenle kızlık zarının tiplerinden bahsedilir.  En sık gördüğümüz tip, halka şeklinde olanıdır. Diğer sık görülen tipler; yarım ay şeklinde olan kızlık zarı ve ortasında bölme olan kızlık zarıdır. Çok nadiren de içinde birçok delik bulunan, elek tarzındaki kızlık zarı görülür. Bir diğer tip ise, imperfore hymen dediğimiz,  kızlık zarının ortasında delik bulunmaması durumudur. Bu durumda, kız ergenliğe ulaştığında, adet kanamasının dışarı akması engelleneceğinden dolayı, biriken kan ağrılara yol açar. Bu sorunu gidermek için ufak bir cerrahi bir müdahale ile zara normal büyüklükte bir delik açılır. Ayrıca her doğan 1000 kız çocuğundan birinde, doğumsal olarak kızlık zarı bulunmamaktadır.

Kızlık Zarı Nasıl Yırtılır?

Kızlık zarı, genelde ilk cinsel ilişki esnasında, penisin vajene girişiyle beraber, ortasındaki deliğin genişlemesi ile bir ya da birkaç yerden yırtılır. Kişinin kendi parmağının, arkadaşının parmağının, yabancı cisimlerin veya penis ucunun çok az girmesi de kızlık zarının yırtılmasına neden olabilir. Çok nadiren de, bir cisim üstüne şiddetli düşmeler, aşırı zorlayıcı sportif hareketler, genital bölge travmaları, sürtünme tarzı ilişki esansında da zar yırtılabilir.

Kızılık zarı kanaması ne kadar olur?

Eski Türk filmlerinde, tamamen kana bulanmış çarşaflar gösterilerek,  bir nesil üzerinde, gerdek gecesi ile ilgili ciddi bir korku yaratılmıştır. Oysa kanama değişik miktarlarda olabilir ve genelde tahmin edilenden azdır.  Eğer kanlanması yoğun bir yerden yırtılma olursa veya aşırı kalın, etli zar yapısı mevcutsa, kanama daha belirgindir. Ancak kanlanması az olan bölgede meydana gelen yırtılma durumunda kanama fark edilmeyecek kadar az olabilir. Bu gibi durumlarda kanama, ilişki sonrasında, genital bölgenin, penisin bir peçete veya bezle silinmesi esnasında anlaşılabilir. Kanama genelde kısa sürer ve kendiliğinden geçer. Bazen kanama, az az birkaç hafta sürebilir.

Kızlık zarı kanaması bekaretin ispatı mıdır?

Kadınların bir kısmında kızlık zarı esnek olabilir ve ortadaki delik büyüyebildiği için penis içeri girdiğinde yırtılma olmayabilir. Ayrıca zar damarsız bir bölgeden yırtılır ise yine kanama olmayabilir. Yine kızlık zarının ortasındaki delik, penisin girmesine müsaade edecek kadar geniş olabilir. Çok nadiren de doğuştan kızlık zarı bulunmayabilir. İşte tüm bu durumlarda ilk ilişki esnasında kanama olmayabilir. O nedenle ilk ilişki esansında kanama olmaması, o kızın bakire olmadığı anlamına gelmez. Yapılan araştırmalar; %25-40 olguda, ilk ilişkide kanama olmadığını göstermiştir.

Kızlık zarı muayenesi neden yapılır?

Kızlık zarının durumunu öğrenmek için yapılan bu muayene, genelde kişisel endişe ve merak nedeniyle yapılmaktadır. Çocukken veya genç kızken yaşanmış bazı olaylar, yüksekten düşme, mastürbasyon, çarpma ve benzeri olaylar sonrasında meydana gelen adet benzeri kanamalar, kızlık zarının yırtıldığı yönünde endişelere yol açar. Ayrıca gerdek gecesi endişesi ile bu muayeneye başvuranlar da bulunmaktadır. Gerdek gecesi endişesi bazen o kadar yoğun olur ki, hiçbir somut olay olmasa bile, kızlık zarı ile ilgili yoğun endişeler duyulabilir. Yine gerdek gecesi veya ilk cinsel deneyim yaşandığı halde kanama olmadığı için durumu merak eden çiftler, bu muayene için nadiren başvurur.  Endişe ve merak dışında ise; ağrılı cinsel ilişki, ilişkiye girememe, ergenlik dönemine girildiği halde adet görememe durumlarında da kızlık zarı muayenesi yapılabilir.

Kızlık zarı muayenesi nasıl yapılır?


Kızlık zarı muayenesi normal jinekolojik muayeneye benzemektedir. Hasta jinekolojik masaya yatırılır. Dış genital organda, küçük dudaklar aralanıp kızlık zarı,  gözle incelenerek muayene yapılır. Muayene sırasında doktor, kaymayı önlemek amacıyla, gazlı bez ile dudakları tutar, küçük dudakları yanlara doğru çekerek kızlık zarını daha net görür. Bazen de kızlık zarı daha derinde olabilir. Bu durumda ise, hasta ıkındırılarak kızlık zarı görülmeye çalışılır. Kızlık zarı muayenesi yaklaşık 1-2 dakika olup, muayene sırasında herhangi bir ağrı veya acı hissedilmez.

Kızlık zarı muayenesini kimler yaptırabilir?

Kızlık zarı muayenesini, 18 yaşını doldurmuş herkes kendi isteği ile yaptırabilir. Reşit olmayanların kızlık muayenesi ise, ebeveynleri ile beraber başvurduğunda ve kendileri de istekli olduklarında yapılır. REŞİT OLSUN VEYA OLMASIN; HİÇBİR BİREYE ZORLA KIZLIK ZARI MUAYENESİ YAPILAMAZ. Yani önemli nokta, muayene olanın bu konuda istekli olmasıdır. Adli kolluk kuvvetlerini ilgilendiren konularda ise, mevzuata uygun prosedürler uygulanır.

Kızlık Zarı Dikimi (Kızlık Zarı Tamiri) Nedir?

Kızlık zarı bir şekilde yırtılmış ise, kızlık zarı dikimi olarak da bilinen kızlık zarı tamiri işlemi uygulanabilir. Kızlık zarının onarılması, ilk cinsel ilişkisinde kan gelmesi amacıyla yapılan bir cerrahi operasyondur. Kızlık zarı dikimi, 'genital estetik' ameliyatları arasında yer almaktadır. Kızlık zarı dikimi kalıcı ve geçici yöntemler ile olabilmektedir.

Kızlık zarı muayenesi riskli midir?

Kızlık zarı muayenesi gözle bakma (görsel değerlendirme) ile yapılan bir muayenedir ve zarar verme olasılığı asla bulunulmaz.

Kızlık zarınızı kendiniz kontrol edebilir misiniz?

Aynayla bakarak kızlık zarı hakkında fikir olmaya çalışmak, oldukça sık başvurulan bir yöntemdir. Ancak kişinin kendi kendisine ayna ile bakarak kontrol etmesi mümkün değildir.  Kızlık zarı muayenesi mutlaka bir jinekolog doktor tarafından yapılmalıdır.



RAHİM FİLMİ (HSG)





Rahim filmi nedir?

Rahim filmi, çocuk sahibi olmak isteyen kadınlara uygulanan önemli bir röntgen incelemesidir. Bu incelemede amaç, rahim içyapısı hakkında fikir sahibi olmak, ayrıca rahmi yumurtalıklara bağlayan kanalların durumunu, açık olup olmadığını öğrenmektir. İşlem yaklaşık 5 dakika sürer ve hastanın hastanede yatmasına gerek yoktur.

Rahim filmi nasıl çekilir?

       Rahim filmi, adet kanaması bittikten yaklaşık 1-2 gün sonra çekilir. Hasta jinekolojik muayene pozisyonunda hazırlanır. Dış genital bölge ve vajina solüsyonlarla temizlendikten sonra, vajinaya spekulum yerleştirtilerek, rahim ağzı görünür hale getirilir. Ardından rahim ağzına bir kanül yerleştirilir. Daha sonra bu kanülden, rahim içine, röntgen ışığında görülebilen, sıvı bir madde yavaşça enjekte edilir. Bu madde önce rahim içini doldurur ve sonra rahimi yumurtalıklara bağlayan iki kanalla geçmeye başlar. Kanallarda ilerleyen sıvı, daha sonra kanalların ucundan batın iç boşluğuna dökülür. Tüm bu işlem esnasında, sıvının rahim ve kanallar içindeki hareketi doktor tarafından ekranda izlenir ve belli aralıklarla röntgen filmi çekilir. Daha sonra bu çekilen görüntüler incelenir ve raporlanır. Görüntüler, hastaya rapor ile beraber,  film veya  CD olarak verilir.

         Rahim filmi ile konulan teşhisler nedir?

      Rahim filmi ile rahim iç boşluğunun yapısını bozan bir problem (rahim iç zarında yapışıklık, polip, doğumsal perde, doğumsal şekil bozuklukları vb.) olup olmadığı ve rahimi yumurtalıklara bağlayan kanallarda bir tıkanıklık olup olmadığı anlaşılır. Ayrıca kanalların yapısın bozan hastalıkların (hidrosapenks, rahim tüberkülozu vb.) teşhisi de konur.

         Rahim filmi ağrılı mıdır?

      Rahim filminden sonra, 5-10 dakika kadar kramp tarzı ağrı olabilir. Bazı kadınlarda ise bu kramplar birkaç saat sürebilir. Bu kramplar adet ağrısı gibi olup işlem öncesinde veya kramp oluştuğunda alınacak ilaçlarla etkili bir şekilde azaltılabilir.
       Bunun yanı sıra “rahim filminin çok ağrılı olduğu” ilgili bir şehir efsanesi her zaman vardır. Bu nedenle, bazı kadınlarda rahim filmi çektirme fobisi oluşmuştur. Bu kadınlarda korkuya bağlı olarak, işlem esnasında panikleme ve istem dışı hareketler, zaman zaman karşılaştığımız bir durumdur. İşte bu hastalar, damardan verilen ilaçlarla, işlem sırasında kısa süreliğine uyutulabilir. Ancak işlem esnasında uyutulmak isteyen hastaların, işlemden önceki 8 saat içinde sıvı ve besin almamalıdır.

          Rahim filmi tedavi edici midir?

       Hastalarda şayet bir problem saptanmamış ise, film sonrası ilk 3 ayda gebelik şansının arttığı bilinmektedir. Bilimsel olarak kanıtlanmamakla beraber, rahim filmi incelmesi ile kanallardaki ufak tıkanıklıkların açıldığına inanılmaktadır.

           Rahim filminin bir zararı var mıdır?

         Rahim filmi genel olarak güvenilir bir yöntemdir. Ancak bazı riskleri de vardır. Risk oranı ise %1 civarındadır.
       Enfeksiyon en ciddi risktir. Enfeksiyon genelde mevcut enfeksiyonun üstüne gelişir ve süreci ağırlaştırır. Enfeksiyon, kanallarda kalıcı hasar yapabildiği için önemlidir. Bu nedenle bazen koruyucu antibiyotik kullanmakta fayda vardır. Özellikle rahim filminden birkaç gün sonra gelişecek yüksek ateş durumunda hastalar, mutlaka doktorlarına başvurmalıdır.
        İşlem sırasında kısa süreli baygınlık hissi çok nadir olabilir. Yine işlem esnasında verilen maddeye karşı alerji ve 1-2 gün süreli vajinal kanama nadiren görülebilir.

           Rahim filmi çekilen ay korunmak gerekir mi?

          Bu konu tartışmalıdır. Öncelikle işlem esnasında, olası bir gebelik mutlaka ekarte edilmiş olmalıdır. Mevcut bir gebelik esnasında yanlışlıkla rahim filmi çekilmiş ise, işlem esnasında kullanılan maddenin ve radyasyonun bebeğe zarar verme olasılığı vardır. Bu ihtimali azalmak için adet kanaması bittikten hemen sonraki 1-2 gün içinde filmi çekmek gerekir. Bazı doktorlar rahim filmi sonrası ilk ay korunmayı önermekte, bazıları ise önermemektedir. Gelişmekte olan yumurtanın, film esnasında olumsuz etkilenebileceği düşünülse de, bu konuda bir netlik yoktur.

            Rahim filmine alternatif yöntemler var mıdır?

     Ultrason eşliğinde, rahim içine enjekte edilen bazı sıvılarla yapılan incelemeler söz konudur. Bu incelemelerin rahim filmine göre bazı avantajları ve dezavantajları mevcuttur.  Ayrıca laparoskopi denilen ameliyatla da direk olarak kanalların geçirgenliği araştırılabilir. Ancak bu yöntem rahim iç boşluğu hakkında fikir vermez.